KÖK DEĞERLERİMİZ  DÜRÜSTLÜK   DEĞERİMİZİN ''ATABET'ÜL HAKAYIKTA İNCELENMESİ

KÖK DEĞERLERİMİZ DÜRÜSTLÜK DEĞERİMİZİN ''ATABET'ÜL HAKAYIKTA İNCELENMESİ

KÖK DEĞERLERİMİZ  DÜRÜSTLÜK   DEĞERİMİZİN ''ATABET'ÜL HAKAYIKTA İNCELENMESİ

01.02.2023 811

 

                                                              DÜRÜSTLÜK

                           DEĞERLER EĞİTİMİ AÇISINDAN ATABETÜ'L HAKÂYIK TA DÜRÜSTLÜK

        Dürüst, "Doğru, düzgün; sağlam. Bütün, tam" (Develioğlu, 2010, s. 221) şeklinde tanımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı programındaki kök değerlerden birisi de dürüstlüktür. Tüm diğer değerler gibi dürüstlük değeri de son derece önemlidir. Dürüstlük, doğru olma halidir.İnsanlar düşüncelerinde, davranışlarında, işlerinde ve konuşmalarında dürüst davranırlarsa her zaman kazanırlar ve mutlu olurlar.Dürüstlük kök değeriyle ilgili olduğunu düşündüğümüz şu alt değer gruplarını  oluşturduk: doğruluk, şerefli olmak, sır saklamak, haram/helal.

                                                           DÜRÜSTLÜK DEĞERİ FREKANS DAĞILIMI_______________________________

                                                                                       DÜRÜSTLÜK_____________________________________

Alt Değerler f

Doğruluk  6

Sır Saklamak 2

Haram-Helâl 2

Şeref 1

_____                                                       _________________________________________________________

                                    1-   DOĞRULUK

                    Doğruluk, Türkçe Sözlükte  "Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet. Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin  gerçeğe uygun olması." şeklinde tanımlanmıştır.

Dürüstlük denilince akla hemen doğru olmak gelir. "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol."buyrulmuştur Kurân-ı Kerim‟de. Özü ve sözü doğru insan güven verir. Her yerde sevilir.Doğruluk beraberinde güveni, sevgiyi, saygıyı da getirir. Özellikle de toplumun ileri gelenleri  örneğin yöneticileri doğru olması beklenen kimselerdir. Değerler insanları yaşadığı toplumda tüm yönlerden iyi bir insan olabilmeye ve mutlu bir hayat geçirmeye yöneltmektedir. Doğruluk değerini ise Yüknekî, şöyle anlatmaktadır: Mert, yiğit bir insan olmak istiyorsak gevezelikten ve yalan söylemekten kaçınmalıyız.

Gevezelik etmekten kaçınmalıyız çünkü insanların gözünde bir ciddiyetimiz olmaz. İkincisi yalandan kaçınmalıyız ki yalan, insan ruhunun mikrobudur. Ruhu hasta eder.

         Eğer bir insanda (şu) iki şey birleşirse,

                                O insana mürüvvet yolu kapanmıştır;

                                    (bunlardan) biri, lüzumsuz yere gevezelik etmek,

                                       İkincisi ise, yalan söylemektir (s: 52; 149-152).

                    Doğruluk, bütün iyilik ve erdemlerin anahtarıdır. Hangi konuda olursa olsun niyet, söz ve davranışın ahlakî bir değer taşıması ancak doğruluk-dürüstlük özelliğine sahip olunmasına bağlıdır. Böylece doğru olma tutumu ve yönelimi diğer tüm ahlakî erdemlere ulaşmada temel gösterge durumundadır. Aynı şekilde yalancılık, sahtekârlık, samimiyetsizlik, iki yüzlülük de bütün kötülüklerin başıdır. Başlangıçta böyle bir yolu benimsemiş olan kimsenin sonuçta varacağı durak da kötülük ve erdemsizliktir (Hökelekli, 2011, s. 94). Dilin süsü doğru sözdür. Doğru söz her şeyden kıymetlidir. Doğruyu söylemek bazen  çok zordur ve cesaret ister. İnsanı insan yapan da sonucu ne olursa olsun doğruyu  söylemektir.

                  Yalan söyleyen adamdan uzak dur, kaç;

                        Sen ömrünü doğruluk ile geçir.

                             Ağzın ve dilin ziyneti doğru sözdür;

                                Sözü doğru söyle, dilini süsle (s: 52; 153-156).

 

 

                  Yüknekî, aşağıdaki dizelerde doğru konuşmanın önemini vurgulamak için hadislerden de yararlanmıştır. Konuştuğumuz şeyler önemli çünkü ağzımızdan çıkan cümleler hayatımıza yön verir. İnsana en büyük acıların dili yüzünden gelebileceğini belirtmektedir.   Konuşmalarımız yüzünden ölebiliriz. Her zaman kararında ve doğru konuşmalıyız.            Dilini sıkı tut, gel, sözünü kısa kes;

    Dil koparsa, kendin korunmuş olursun;

       Resûl, "İnsanı yüzü koyun ateşe atan dildir‟‟ dedi;

          Dilini sıkı tut, yüzünü ateşten kurtar (s: 53; 157-160).

                Yüknekî, doğru söze büyük önem vermiş, kendisi de yazdıklarının doğruluğunu ispatlamaya çalışmıştır. Aşağıdaki dizede Muhammed Dâd İspehsalar Bey‟in engin ihsanından bahsetmektedir. O kadar iyiliksever ve bağışlayandır ki bulutlar o kadar  yükseklerde oldukları için kendilerinden utanırlar. Düşmanları bile onun ne kadar iyiliksever

olduğunu inkâr edemez.                              Onun ihsanı karşısında bulutlar utanır;

                                         Bu sözün doğruluğunu düşmanları da itiraf eder (s: 45; 57-58).

                   Yüknekî, bu bölümde doğru sözlü olmayı çeşitli güzelliklere benzetmektedir. Dörtlükte atasözüne de yer vermektedir, "Yalan söz, hastalık ve doğru söz, şifa gibidir". Doğru sözlü olmayı bala, şifaya; yalancı olmayı ise soğana ve hastalığa benzetmiştir. Dilimizde "bal" sözcüğü konuşma ile çokça ilişkilendirilmiştir. "Ağzından bal damlamak", " Sözünü balla

kesmek" bu duruma örnek olarak verilebilir. Güzel konuşan insanlara, iyi şeyler söyleyen insanlara "ağzından bal damlıyor" deriz. Yüknekî de doğru sözü bala ve şifaya benzetmektedir.

Doğru söz, bal ve yalan söz, soğan gibidir;

     Soğan yeyip, ağzı acılandırma; bal ye.

         Yalan söz, hastalık ve doğru söz, şifa gibidir;

           Bu söz eskiden söylenmiş bir meseldir (s: 53; 161-164).

     Yüknekî, şu geçici dünyada en güzel şeyin insanlar arasında iyi olmak, iyi bilinmek olduğuna dikkat çekmektedir. Bu da doğruyu konuşmakla ve doğru davranmakla olur. Doğru olmayı bir elbiseye benzeten Yüknekî, eğer bir elbise giyeceksen onun doğruluk elbisesi    olmasını istemektedir.

Doğru ol, doğruluk yap ve adın doğruya çıksın;

     İnsanlar seni doğru olarak bilsinler;

         Eğriliği bırakıp, doğruluk libasını giy,

            Elbiselerin en iyisi, doğruluk libasıdır (s: 53; 165-168).

                     Yüknekî, "Doğru ol, doğruluk yap ve adın doğruya çıksın." dizesiyle doğruluk değerini özetlemektedir. Düşüncelerimiz, sözümüz, davranışlarımız hep doğrudan yana olmalı. İnsan, iç huzurunun tadına varabilmesi için doğruluktan hiçbir zaman şaşmamalıdır.              

                                          2. SIR SAKLAMAK

              Sır saklamak, açığa çıkmayıp gizli kalması gereken bilgilerin gizli kalmasını sağlamaktır. Hem doğru, güvenilir bir insan olmak için hem de işlerimizde ve hayatımızda başarılı olmak için sır saklayabilir kişiler olmamız lazım. Sır saklamak insanın nefsiyle mücadelesidir. Bu konuyla ilgili Fatih Sultan Mehmet Han‟ın, "Yapacağım işleri sakalımın kılı bile bilse, onu koparırım." dediği bilinmektedir.

Atalarımız: "Sır senin esirindir, açıklayınca sen ona esir olursun.", "Akıllı kimse sır küpüdür." demişlerdir.

Yüknekî, aşağıdaki dörtlükte sırrını en yakın arkadaşına bile söyleme diye tembihlemektedir.

Çünkü bizim bile içimizde tutamadığımız sırrımızı başkaları nasıl tutsun?

                                        En yakın ve inanılır arkadaşına bile, sakın,

                                             Arkadaşım diye inanıp, sırrını söyleme;

   Sırrın kendinde sabretmez ve saklanmazsa,

           Arkadaşında sabreder mi; bunu iyi düşün (s: 54; 173-176).

              Sırrımızı dayanamaz başkalarına söylersek onlar da başkalarına söyler. Böylece bizim saklamak istediğimiz bilgilerimiz herkes tarafından bilinir hale gelir. Bu durum da bize çeşitli zararlar verir. Yüknekî, insanlar arasında gülünç duruma düşeceğimiz konusunda uyarmaktadır.

Sırrını iyi sakla, kimse bilmesin,

    Sözünden kendine pişmanlık gelmesin;

        Bütün gizli işlerin aşikâr olup,

            Gören ve duyan sana gülmesin (s: 54; 169-172).

                 İnsanlar sırlarını saklayabildikleri ölçüde başarılı ve mutlu olmaktadırlar. Yaratılışımız gereği zaaflarımız vardır. Bu zaaflarımızı ne kadar terbiye edebilirsek o oranda mutlu ve huzurlu oluruz. Nasıl ki oruç tutarken irademize hâkim olmaya çalışıyor; yemeden içmeden duruyorsak sırrımızı da saklamak zorundayız. "Sen söylersen dostuna, o da söyler dostuna.", "İki kişinin bildiği sır değildir." demiş atalarımız. Atasözlerinin de hayatımızdaki en güçlü yol göstericilerden birisi olduğunu düşünürsek konuştuklarımıza dikkat edip, kendi elimizle kendimizi zor durumlara düşürmemeliyiz.  

                                                      3. HARAM / HELAL

         Türkçe Sözlükte haram, " Din kurallarına aykırı olan, dince yasak olan. Yasak.", helal ise; "Dinin kurallarına aykırı olmayan, dince yasaklanmamış olan, haram karşıtı" (1998, s. 975) şeklinde açıklanmıştır. Dinî Terimler Sözlüğünde ise: " Haram, dinen sorumluluk çağına ulaşmış olan herkese, Allah‟ın yapılmasını kesin olarak yasakladığı söz ve davranış." "Helal, dinî bakımdan kullanılmasına, yapılmasına, söylenmesine, yenilip içilmesine izin verilen şey." şeklinde tanımlanmıştır.

Utanma kayboldu; araştırmakla kokusu dahi bulunmaz;

  Helal yiyen hani, vücudu (bile) görünmez;

    Bugün helalin kendisi nerede, hani,

                                           Kim haramı yerken, haram diye yiyor (s: 74; 417-420).

             Müslüman bir toplumuz. Dinimiz gereği yapmamız ve yapmamamız gereken şeyler belirlenmiştir. Dinî bakımdan bize izin verilen şeyler helaldir. Yüknekî, yukarıdaki dörtlükte 38insanların artık hiçbir şeyden utanmadıklarını, haram olan şeyleri haram diye bile algılamadıklarından şikâyet etmektedir. Artık harama o kadar alışılmış ki helal yiyen insanın neredeyse olmadığını belirtmektedir.

Ey mala karşı haris adam, gerçek bil ki, bu mal

  Bugün kaygı ve düşünce; yarın ise, yük ve vebaldir;

     Malın haram ise, sonu azaptır;

        Eger malın halal ise, (onun da) hesabı sorulur (s: 74; 425-428).

              Allah‟tan geldik ve yine Allah‟a gideceğiz. Bu dünya bir han bizler de bu handa bir süre konaklayıp gidecek olan yolcularız. Amaç ise gideceğimiz yere en güzel ve temiz bir şekilde ulaşabilmek. Bizi yaratan Rabbimiz bize, yapmamız ve yapmamamız gereken şeyler olduğunu bildirmiştir. Bize nasıl yaşamamız gerektiğini yüce kitabımız Kurân‟ı Kerim‟i göndererek belirtmiştir. Dikkat etmemiz gereken hususlardan birisi de haram ve helaldir. Haramdan sakınmalıyız. Her şeyin helalini, helal yoldan olanını edinmeliyiz. Yazarımız Edip Ahmed Yüknekî, yukarıdaki dörtlükleri ile bu duruma dikkat çekmektedir. İnsanların Allah‟ın emirlerine ve yasaklarına uymadığından, harama helale dikkat etmediğinden şikâyet ederek bizlere öğütler vermektedir.                                                                                                

                                                         4. ŞEREF

          Şeref, Türkçe Sözlükte  "Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur. Erdem, gözü peklik ve yetenekle kazanılmış iyi şöhret." şeklinde tanımlanır. İnsanlara yön veren kişiler sıradan insanlar değildir. Onların pek çok özelliği olmalıdır ki yönettiği kimseler mutlu olsunlar. Bu kişiler adil olmalı, dürüst olmalı, güvenilir olmalı, zeki olmalı, cesur olmalı, şerefli olmalı vb gibi pek çok özelliği sıralayabiliriz. Yüknekî,  eserinin giriş bölümünde şahıyla ilgili övgüler de Onun ne kadar şerefli bir insan olduğuna da   değinmeden geçmemiştir.            Yime mecd mürüvvet fütüvvet ugan

                         „ata‟ kıldı şahımka bu cümleni

                               Bir de şeref, insaniyet ve merdlik; bunların hepsini

                                    Kadir (Tanrı) Şah‟ıma ihsan etti (s. 46; 63-64).

                        Tüm bu güzel erdemleri Allah, tüm ümmeti Muhammedin hayırlı evlatlarına  dünya hayatında bağışlasın ki hayatları boyunca  faziletli erdemli insanlar olsunlar.

.                 '' ALINTIDIR(''Atabetül Hakayık, XII. asırda Edip Ahmet Yükneki).

                                                                                             HAZIRLAYAN:         Mustafa BALCI

 01-02-202301-02-202301-02-202301-02-202301-02-2023